Poster With Presentation - 137
INVAGINATION RESULTING IN AUTOANASTOMOSIS: CASE REPORT
Introduction: Invagination is defined as intertwining of the proximal intestinal segment into the distal intestinal lumen and is the most common cause of intestinal obstruction in children under the age of two. Intestinal necrosis and autoanastomosis due to invagination is an extremely rare entity.
Case: 15-year-old male patient with spastic cerebral palsy was referred to our hospital with the complaints of vomiting lasting for 10 days and bloody stools for 3 days. The patient has been followed up with a diagnosis of severe sepsis for the last three days at another healthcare institution. The patient's physical examination revealed poor general condition, pallor and hemorrhagic foci on the lips. Abdominal examination showed distension, but no palpable mass. The patient had fresh blood on digital rectal examination and contractures on the arms and legs. Laboratory investigations revealed: hemoglobin 6.4 g/dL, WBC count 1220 cells/μL, platelet count 18.000 mm3/L, BUN 132 mg/dl, creatinine 1.94 mg/dl, uric acid 10.3 mg/dL, Na 127 mmol/L, total protein 3.9 g/dl, and albumin 1.7 g/dL. Abdominal ultrasonography (USG) demonstrated chronic invagination at left upper quadrant, dilated small bowel loops without peristalsis, and colonic segments dilated and filled with stool. Abdominal computed tomography revealed two invaginations left upper and lower quadrant and severe dilatation of all intestinal and colonic segments. Due to poor general condition, the patient was subjected to USG guided saline reduction, but it was eventually failed and surgical intervention was scheduled. During the operation, there was no pathological appearance except for dilated small intestines and dilated colonic segments filled with solid material. Due to the suspicious colonic content, the colonic content was spilled out the anus, and necrotic bowel segments were observed. Thereupon, the entire small intestine and colon starting from the ligament of Treitz was meticulously reviewed. There was however no evidence of intestinal necrosis and autoanastomosis. Subsequently, this material was pathologically confirmed to be necrotic bowel tissue that was compatible with invagination. The patients was taken under follow-up postoperatively in intensive care unit, and died due to sepsis, hemophagocytosis, aspiration and renal failure at postoperative 5th day.
Discussion: Invagination may result in autoanastomosis due to spontaneous reduction, obstruction, strangulation and necrotic bowel sequestration1. In a series2 of 593 patients on invagination published in 1873, Leichtenstern have first proposed that 249 of these patient developed autoanastomosis. In 1958, Aird reported the incidence of the patient with invagination resulting in autoanastomosis as less than 2%. In light of current information, we know that the incidence of autoanastomosis in patients with invagination is not as high as that indicated by Leichtenstern and Aird. In the literature, a total of 12 patients including those reported in a case report2 of invagination resulting in autoanastomosis that was published by Royal and Stevenson in 1995. The literature review did not reveal any case report of autoanastomosis published after this date. This shows that the patients with invagination have very low incidence of autoanastomosis.
Conclusion: Surgical or nonsurgical treatment of invagination can provide promising results. In case of a delay in diagnosis and treatment, it may have a lethal course and result in, albeit rare, intestinal necrosis and autoanastomosis.
References:
1- Benson CD, Carpenter WS, Swedenberg RD: Spontaneous expulsion of sequestrated ileum, report of recovery in two adults. Ann Surg. 1953 February; 137(2): 261–264.
2- Royal RE, Stevenson RJ: Luminal narrowing after autoanastomosis and intraluminal slough in intussusception: a case report and historical review. J Pediatr Surg. 1995 May;30(5):752-755
OTOANASTOMOZLA SONUÇLANAN İNVAJİNASYON OLGU SUNUMU
Giriş: İnvajinasyon, proksimal barsak segmentinin distal barsak lümeni içerisine girmesi olarak tanımlanır ve iki yaş altı çocuklarda en sık intestinal obstruksiyon nedenidir. İnvajinasyona bağlı barsak nekrozu ve otoanastomoz son derece nadir görülen bir durumdur.
Olgu: 15 yaşında spastik serebral palsili erkek hasta 10 gündür devam eden kusma, son 3 gündür devam eden kanlı gaita şikayeti ile hastanemize sevk edildi. Son 3 gündür başka bir hastanede ağır sepsis tanısıyla takip edilmişti. Hastanın fizik muayenesinde genel durumu kötü, soluk görünümde, periferik dolaşımı bozuktu, dudaklarında kanama odakları, karın muayenesinde distansiyonu mevcut olup ele gelen kitlesi yoktu, rektal tuşede taze kan vardı, kollarda ve bacaklarda kontraktürleri mevcuttu. Laboratuar tetkiklerinde Hb:6.4 g/dL, WBC:1220 hücre/μL, PLT:18.000 mm3/L, BUN:132 mg/dl, Kreatinin:1.94 mg/dl, Ürik asit:10.3 mg/dl, Na:127 mmol/L, Total protein:3.9 g/dl, Albumin:1.7 g/dl idi. Karın ultrasonografisinde (USG) sol üst kadranda kronik invajinasyon, peristaltizm izlenmeyen ve dilate ince barsak loopları, dilate ve içi gaita ile dolu kolon segmentleri tespit edildi. Karın tomografisi ise sol alt ve üst kadranda iki adet invajinasyon, tüm ince barsak ve tüm kolon segmentlerinde ileri derecede dilatasyon olarak rapor edildi. Genel durum bozukluğu nedeniyle hastaya önce yatak başında USG eşliğinde serum fizyolojik ile redüksiyon denendi ancak başarılı olunamayınca operasyona karar verildi. Operasyonda dilate ince barsaklar, içi katı materyal ile dolu dilate kolon segmentleri dışında patolojik görünüm yoktu. Kolon içeriğinden şüphe edilmesi üzerine operasyon sırasında kolon içeriği sağılarak anüsten dışarı alındığında nekroze barsak segmentleri olduğu görüldü. Bunun üzerine treitzdan başlamak üzere tüm ince barsaklar ve kolon çok titiz bir şekilde tekrar gözden geçrildi ancak intestinal nekroz ve otoanastomoza ilişkin herhangi bir emare görülmedi. Daha sonra bu materyalin invajinasyon ile uyumlu nekrotik barsak dokusu olduğu patolojik olarak da doğrulandı. Ameliyat sonrası yoğun bakım kliniğinde takip edilen hasta postoperatif 5. günde sepsis, hemofagositoz, aspirasyon, böbrek yetmezliği nedeniyle kaybedildi.
Tartışma: İnvajinasyon, spontan redüksiyon, obstruksiyon, strangülasyon ve nekroze barsağın sekestrasyonu ile birlikte otoanastomoz ile sonuçlanabilmektedir1. Leichtenstern, invajinasyon ile ilgili 593 hastadan oluşan serisini 1873 yılında yayınladığında bu hastaların 249'unun otoanastomozla sonuçlandığını ilk defa ortaya atmış2, 1958 yılına gelindiğinde ise Aird otoanastomozla sonuçlanan invajinasyon hastalarının insidansını %2 den az olarak belirtmiştir2. Güncel bilgiler ışığında, invajinasyon hastalarında otoanastomoz insidansının Leichtenstern'in ve Aird'in belirttiği kadar yüksek olmadığını biliyoruz. Literatürde, Royal ve Stevenson'ın 1995 yılındaki otoanastomoz ile sonuçlanan invajinasyon olgu sunumundaki hastaları dahil toplam 12 hasta tanımlanmaktadır2. Literatür taramamızda, bu tarihten sonra otonastomoz ile ilgili olgu sunumuna ulaşamadık. Bu da invajinasyon hastalarında otoanastomoz oranının oldukça düşük olduğunu göstermektedir.
Sonuç: İnvajinasyonun cerrahi veya cerrahi dışı yöntemlerle tedavisi ile yüz güldürücü sonuçlar elde edilebilmektedir. Tanı ve tedavi gecikmesi durumunda mortal seyredebilmekte, çok nadir de olsa barsak nekrozu ve otoanastomoz ile sonuçlanabilmektedir.
Kaynaklar:
1- Benson CD, Carpenter WS, Swedenberg RD: Spontaneous expulsion of sequestrated ileum, report of recovery in two adults. Ann Surg. 1953 February; 137(2): 261–264.
Keywords: