Oral Presentation - 150
MANAGEMENT OF CONGENITAL NECK LESIONS IN CHILDREN: AN 11-YEAR EXPERIENCE
Purpose: A retrospective clinical trial was conducted to evaluate the clinical features, treatment outcomes and to determine the incidence of complications in children with congenital neck lesions (CNL) treated at our institution between January 2002 and December 2012 with a special emphasis on thyroglossal duct remnant (TGDR), branchial cleft anomaly (BCA) and dermoid cyst (DC).
Materials and methods: There were 73 patients with CNL in this series. The diagnosis of CNL was made by physical examination, ultrasound (US) in most and for a potential extension of the mass computed tomography (CT) or magnetic resonance imaging (MRI) in a few patients and confirmed by histopathological examination in all of the children.
Results: Of the patients, there are 39 (53.4%) children with TGDR. The most common clinical presentation of TGDR was neck mass, seen in 31 patients. Forty-three operative procedures were performed in 39 patients with TGDR and of these 36 were Sistrunk’s procedure including resection of midportion of hyoid bone. Four of children (10.3%) with TGDR had associated anomalies including Turner syndrome and Morgagni hernia. Inadvertent access into the airway secondary to the Sistrunk’s procedure was observed in a patient and conservative treatment was uneventful. During the study period 25 (34.3%) children with BCA, 8 children (10.9%) with DCs and 1 child (1.4%) with soft tissue chondrom were treated. Except a patient with bilateral first BCA, most of the children with BCA had second branchial anomalies and there were no patients with third and fourth BCA or thymic cyst in this series.
Conclusion: TGDR is the commonest CNL and is presented clinically rather late with regard to BCA and DC in this series. Surgical resection is optimal choice of therapy in CNLs not only for aesthetic reasons but for the recurrent infections and the potential danger of malignancy. Definitive surgery may be associated with high morbidity, especially recurrence. Associated anomalies have been observed especially in children with TGDR. Although the Sistrunk’s procedure is a safe and successful technique, life threatening complications should also be kept in mind during the management of these lesions and early and adequate surgical treatment is suggested.
ÇOCUKLUK ÇAĞI DOĞUMSAL BOYUN KİTLELERİNİN YÖNETİMİ: 11 YILLIK DENEYİM
Amaç: Kliniğimizde Ocak 2002 ile Aralık 2012 tarihleri arasında doğumsal boyun kitleleri (DBK) nedeni ile tedavi edilen olgulardaki klinik özellikler, tedavi sonuçları ile komplikasyonların görülme sıklığının değerlendirilmesi için geriye dönük çalışma planlanmıştır. Bu olgularda özellikle tiroglossal kanal artığı (TKA), brankial kleft anomalisi (BKA) ve dermoid kist (DK) irdelenmiştir.
Gereç ve yöntem: Bu seride DBK olan 73 olgu mevcuttur. Tanı olguların çoğunda fizik muayene ve ultrasonografi ile, birkaç olguda kitlenin potansiyel uzanımlarını gösterebilmek için bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile konulmuş, tüm olgularda histopatolojik inceleme ile doğrulanmıştır.
Bulgular: Olguların 39’da (%53,4) TKA mevcuttur. Bu olgulardaki en sık klinik yansıma şekli boyun kitlesidir (n=31). TKA’lı 39 olguya toplam 43 cerrahi girişim uygulanmıştır ve bunların da 36’sı hyoid kemiğin orta kısmının çıkarıldığı Sistrunk işlemi olmuştur. TKA’lı 4 olguda (%10,3) Turner sendromu ve Morgagni hernisinin de olduğu ek anomaliler mevcuttur. Sistrunk prosedürü sonrası bir olguda hava yolu incinmesi gözlenmiştir ve bu olgu konservatif olarak tedavi edilmiştir. Çalışma dönemi süresince 25 olguda BKA (%34,3), 8 olguda DK (%10,9) ve 1 olguda da yumuşak doku kondromu saptanmış ve tedavi edilmiştir. Bilateral birinci BKA’lı olgu dışında olguların tamamında ikinci kavis artığı mevcut olup bu seride 3. ve 4. kavis artığı ile timik kist saptanmamıştır.
Sonuçlar: Bu seride DBK’leri içerisinde TKA en sıklıkla görülmüştür. Bu olgularda kliniğe yansıma yaşı BKA ve DK’li olgulara göre daha geç gözlenmiştir. DBK’li olgularda cerrahi eksizyon estetik sebepler, tekrarlayan infeksiyonlar ile potansiyel malignite tehlikesi nedeni ile optimal tedavidir. Definitif cerrahi tedavi özellikle rekurrens açısından yüksek morbidite içerebilir. Ek anomaliler özellikle TKA’lı olgularda gözlenmiştir. Sistrunk prosedürü emin ve başarılı teknik olsa da bu lezyonların yönetimi sırasında yaşamı tehdit edebilen komplikasyonlar da göz önünde tutulmalı, erken ve yeterli cerrahi tedavi uygulanmalıdır.