TÇCD 2013 31st Annual Congress of Turkish Pediatric Surgical Association

View Abstract

Poster - 151

Posterior Urethral Valve: Is diagnostic age really important?

Aim: The aim of this study is to investigate the differences of posterior urethral valve (PUV) patients according to the ages at diagnosis.

Patients and methods: Files of 11 PUV patients, who were diagnosed and treated by a private study group between January 2003-March 2013, were retrospectively analyzed. All patients had ablation of valve after stabilization of the blood creatinin and electrolyte levels, and after ceasing of urinary tract infection. After the procedure, blood and urine analysis, urine density, culture, uroflowmetry, videourodynamic study and VCUG were used to follow up. The patients who had surgical intervention in the newborn period, or the ones who had bleeding and appearance problems in the first procedure had control cystoscopy after 6-8 weeks.

Results: Five of the 11 cases had antenatally diagnosed bilateral hydrouretronephrosis. One of the five antenatally diagnosed patients had grade five reflux, one another had renal parenchyme as thin as 1-3mm. After the stabilization of blood urea and electrolyte levels, four of them had valve resection in two weeks and they all had normal creatinin levels, decrease in the sizes of ureteropelvic diameters, and increase of the renal parenchymal thickness in the follow op period of mean 4.2 years (1-9 years). The creatinin levels of one case did not decrease to the target levels in the first three months, so valve resection was performed in a later time. This patient is still having peritoneal dialysis in the follow up. The admission ages of the other six patients change between 2-12 years (mean 7 years).  Two of them with the ages of two and three had bilateral VUR (G II-III) and increase in the sizes of upper system’s ureter and pelvis diameters. The other four older than seven years of age had bladder diverticula and thickened bladder wall related with the lower urinary tract, without pathological findings related with the upper system. While the first two patients first admitted with complaints of frequent urinary tract infections, the older ones only had complaints of recurrent urinary infection without fever, difficult micturition, day-night urinary incontinence and long urination time. One of the two cases with VUR had spontaneous resolution, while subureteric injection treatment was performed to the other one. In the older age group Type III valve was found in two and Type I was found in four cases. As the age increases, due to the thickening of the valve, increase in bleeding during the cold knife appliance was observed.  In the follow up period of the older age group, although dysuria and intermittent urinary incontinence were seen in the first year, in the long period they were generally problem-free.

Conclusion: The problems may be more pronounced and long lasting in the cases who were treated neonatally with antenatal diagnosed. It was understood that late-presented PUV cases mostly have lower urinary tract problems. For this reason, with the suspicion of PUV, VCUG may be recommended for older children with recurrent and continuous micturition problems. 

POSTERİOR ÜRETRAL VALV: TANI YAŞI GERÇEKTEN ÖNEMLİ Mİ?

Amaç: Bu çalışmanın amacı posterior üretral valv (PUV) olgularında tanı yaşına göre saptanan farklılıkların araştırılmasıdır.

Yöntem: Ocak 2003-Mart 2013 arasında özel bir çalışma grubu tarafından tanı ve tedavileri yapılan PUV’lu 11 olgunun dosyaları geriye dönük olarak araştırılmıştır. Tüm olgulara kreatinin ve elektrolit düzeyleri ve varsa enfeksiyon durumları düzeltilir düzeltilmez valv ablazyonu uygulanmıştır. Girişim sonrası olgular kan analizleri, idrar tahlili, dansite ve kültür sonuçları, büyük çocuklarda üroflovmetri, videoürodinami görüntüleri ve VCUG kontrolü ile takip edilmişlerdir. Yenidoğan döneminde girişim yapılan veya  ilk girişiminde kanama ve görüntü sorunu oluşan hastalara 6-8 hafta sonra kontrol sistoskopisi uygulanmıştır.

Bulgular: 11 olgunun beşinde antenatal tanılı  bilateral hidrouereteronefroz saptanmıştır. Antenatal tanılı hastaların birinde beşinci derece reflü, bir diğerinde 1-3 mm kalınlığa kadar incelmiş böbrek parankim kalınlığı bulunmuştur. Dördünde kreatinin ve elektrolit düzeylerinin stabilize edilmesinden sonra ilk iki hafta içinde valv rezeksiyonu gerçekleştirilmiştir ve bu dört olgunun tümünde  ortalama 4.2 yıllık (1-9 yıl) izlem süresi boyunca normal  kreatinin düzeyleri, üreter ve pelvis çaplarında gerileme, ve parenkim kalınlıklarında artış saptanmıştır. Bir olgunun  kreatinin düzeyleri 3 aylık izlem süresince  istenen düzeye inmemiş ve  valv rezeksiyonu  daha geç dönemde  uygulanmıştır. Bu hasta halen periton dializi ile izlem altındadır. Antenatal tanısı olmayan diğer 6 hastanın başvuru yaşları 2-12 (ort. 7 yaş) arasında değişmektedir. Bu hastalardan yaşları iki ve üç olan ikisinde  bilateral VUR(G-II,III) ve üst sistemde pelvis ve üreter çaplarında belirgin değişim saptanmıştır. Yaşları yediden büyük olan diğer dördünde alt üriner sistemde mesane duvarı kalınlaşması ve mesane divertikülü bulunmuş, üst sistemi ilgilendiren patolojik bulgu saptanmamıştır. İlk iki hasta sık geçirilen idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle doktora başvurmuşken, yaşı büyük olan hastalarda sadece yineleyen ateşsiz üriner infeksiyon, işeme zorluğu, gündüz ve gece çiş kaçırma, çiş yapma süresinin uzaması yakınmaları olmuştur. VUR saptanan iki olgunun birisinde reflü PUV tedavisi sonrası spontan olarak kaybolurken diğerine endoskopik subüreterik injeksiyon tedavisi uygulanmıştır. Büyük yaş grubu içinde iki olguda Tip-III, dört tanesinde ise Tip-I valv bulunmuştur. Yaşın ilerlemesi ile valv yapısının kalınlaşmasına bağlı, soğuk bıçak kullanımında kanama miktarının arttığı görülmüştür.Büyük yaş grubunun izleminde  ilk yıl içinde dizüri, aralıklı çiş kaçırma gibi bulgular olmasına  karşın geç dönem, genelde sorunsuz bulunmuştur.

Sonuç: Antenatal tanı alıp yenidoğan döneminde tedavi edilmek durumunda kalınan olgularda üriner sorunlar daha belirgin ve sürekli olabilmektedir. Geç yaşlarda saptanan PUV olgularında ise daha çok alt üriner sistem problemlerinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle yineleyen ve süreklilik arz eden işeme sorunları olan büyük çocuklarda PUV şüphesi ile VCUG çekilmesi önerilebilir.

Close