Poster - 80
Successful treatment of extreme short bowel syndrome
R Özcan*, Ş Emre*, İ Adaletli**, T Erkan***, G Topuzlu Tekant*
* Istanbul University Cerrahpasa Medical Faculty Department of Pediatric Surgery
**Istanbul University Cerrahpasa Medical Faculty, Department of Radiology
***İstanbul University, Cerrahpasa Medical Faculty, Department of Pediatric Gastroenterology
Aim: To evaluate the treatment process and outcomes of a case with extreme short bowel syndrome secondary to midgut volvulus.
Case: Patient born at 34th gestational week with a birth weight of 2500 gr was referred to our clinic after devoloping abdominal distantion at post-partum day 3. Explorative laparotomy was performed following 4 hours of intravenous fluid replacement. Surgical findings were midgut volvulus, full-layer necrosis starting 5 centimeters after duodenum, expanding until terminal ileum and superior mesenteric artery thrombus. At post-operative day 2, similar findings were seen in the second-look surgery. Open jejunostomy 5 centimeters distal to duodenum and open ileostomy with preserving 3 centimeters of terminal ileum was performed. Patient was under total parenteral nutrition and enteral feeding during the post-operative period. Refeeding through the distal end was performed to provide enterohepatic circulation with prevention of cholestasis and villous atrophy of the distal intestine. In order to gain expansion of the proximal intestine, a ballooned gastrostomy tube was placed inside the proximal stoma and clamping program was started after feedings. Patient gained weight during follow-up. Lengthening and expansion of the proximal intestine was detected at the upper gastrointestinal study . Laparotomy was performed, jejunum of 30 centimeters lenght and 2,5 centimeters width was noticed. With the ileocecal valve being intact and colon having a normal diameter and a usual peristaltism, jejunoileal anastomosis was performed. Together with pediatric gastroenerology, patient is being followed up trouble-free for 1 year with satisfactory oral tolerance, bowel movement and weight gain.
Conclusion: While elongation of intestinal length is not a much expected finding in extreme short bowel syndrome, our case showed elongation of the proximal intestine. Refeeding through the distal stoma was fairly efficient in preventing cholestasis and dital villous atrophy. Preservation of ileocecal valve was quite important in means of preventing post-operative complications.
Kısa barsak sendromlu olgunun başarılı tedavisi
R Özcan*, Ş Emre*, İ Adaletli**, T Erkan***, G Topuzlu Tekant*
*İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi AD
**İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Radyoloji AD
***İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenteroloji AD
Amaç: Midgut volvusa bağlı çok kısa barsak sendromlu olgunun tedavi süreci ve sonuçlarının değerlendirilmesidir.
Olgu: Otuzdördüncü gestasyonel haftada 2500 gr doğan ve doğumu takiben batın distansiyonu gelişen olgu 3 günlükken kliniğimize refere edildi. Sıvı replasmanı sonrası 4. saatte eksplore edilen olguda midgut volvulus ve duodenumdan 5 cm sonrasından başlayan ve terminal ileuma kadar uzanan tam kat nekroz, süperior mezenterik arterde trombüs izlendi. Volvulus ve malrotasyon düzeltilerek batın kapatıldı. İkinci gün yapılan second lookta aynı bulgular olması üzerine duodenumun 5 cm distalinden jejunostomi ve yaklaşık 3 cm.lik terminal ileum korunarak ileostomi açıldı. Postoperatif dönemde TPN başlanan ve enteral beslenen olguda enterohepatik dolaşımı sağlayarak kolestazı ve distal barsaktaki villus atrofisini engellemek için distalden refeeding yapıldı. Proksimal barsağın genişlemesi için proksimal stoma içine balonlu gastrostomi tüpü yerleştirilerek beslenme sonrası klempajlara başlandı. Takibinde kilo alımı olan olguya çekilen pasaj grafisinde proksimal barsak anslarında uzama ve genişleme olduğu görüldü. Laparatomide proksimalde 2,5 cm genişliğinde 30 cm uzunluğunda jejunal ans saptandı. Kolon çapı ve peristaltizmi normal olan olguya ileoçekal valvin intakt olması nedeniyle jejunoileal anastomoz yapıldı. Postoperatif dönemde oral beslenmeyi tolere eden, spontan deşarjı ve kilo alımı olan olgu 1 yıldır gastroenteroloji ile ortak sorunsuz olarak izlenmektedir.
Sonuç: Çok kısa barsak sendromunda barsak uzaması çok beklenen bir bulgu olmasa da olgumuzda proksimal barsağın uzadığı görülmüştür. Kolestazın önlenmesi ve distal barsakta villus atrofisinin engellenmesinde distal stomadan refeeding oldukça etkili olmuştur. Postoperatif dönemde oluşabilecek komplikasyonların önlenmesi açısından ileoçekal valvin korunması da oldukça önemlidir.