TÇCD 2019 37th Annual Congress of Turkish Pediatric Surgical Association & STEPS 2019

View Abstract

Poster - 74

Sacrococcygeal Mass Deleoping in a Spina Bifida Patient

A Pirim*, ŞK Özel*, C Candan**, B Aksu*, S Aydöner*, HM Mutuş*, Ç Ulukaya Durakbaşa***
*Istanbul Medeniyet University Goztepe Training and Research Hospital, Department of Pediatric Surgery
** Istanbul Medeniyet University Goztepe Training and Research Hospital, Department of Pediatric Nephrology
***Istanbul Medeniyet University Göztepe Training and Research Hospital, Department of Pediatric Surgery

Aim: In pediatric surgery, sacrococcygeal masses are usually teratomas. In this report, a patient with spina bifida presenting with sacrococcygeal mass is presented.

Case Report: A 13-year-old girl with Arnold-Chiari Malformation, spina bifida and chronic renal failure was consulted for a palpable mass in the sacral region. On physical examination, there was a mass lesion in the sacrococcygeal area causing fluctuations. patient underwent ventriculoperitoneal shunt insertion for hydrocephalus with myelomeningocele correction surgery and seven times shunt revision. USG revealed a mass lesion of subcutaneous tissue approximately 7x3 cm in size, thick-walled, with an intensely imposed content. The mass was cystic and had heterogeneous hyperechogenous multiple tubular appearance and thick septa showing vascularization in the inferioranterior part. Lumbosacral MRI showed a thick walled mass and thick collection of 6x3,5x7 cm in the sacrococcygeal region. There was intense contrast involvement on the wall; there was no contrast involvement within the lesion. The lesion was associated with the sacral canal and the suspected defect in the back. The findings were thought to be consistent with abscess and complicated recurrent meningocele. During surgery, it was seen that the mass was adjacent to the sacrum but there was no spinal canal connection. Mass was totally excised. In pathological examination, the content of the cyst was macroscopically liquid and solid components. independent small white round beads with lipoid character were found in serous fluid and the findings were thought to be consistent with foreign body reaction. The postoperative course of the patient was uneventful.

Conclusion: In the differential diagnosis of sacrococcygeal masses, especially in newborns and infants, congenital teratomas are primarily evaluated. Neurogenic, mesenchymal, lymphomatous, inflammatory masses are considered in advanced ages. In the presented case, recurrent sacral mass was suspected because of a history of myelomeningocele surgery. But it was diagnosed as foreign body reaction which has not been reported previously. No matter what the diagnosis is sacral masses should be surgically excised.

Spina Bifidalı Hastada Gelişen Sakrokoksigeal Kitle

A Pirim*, ŞK Özel*, C Candan**, B Aksu*, S Aydöner*, HM Mutuş*, Ç Ulukaya Durakbaşa***
*İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Cerrahisi Kliniği
**İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Nefroloji Kliniği
***İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı

Amaç: Çocuk cerrahisi pratiğinde sakrokoksigeal bölge kitleleri genellikle teratom tanısı almaktadır. Bu sunumda sakrokoksigeal kitle ile başvuran spina bifidalı bir hastada ayırıcı tanının öneminin vurgulanması amaçlanmaktadır.

Olgu sunumu: Arnold-Chiari Malformasyonu, spina bifida ve kronik böbrek yetmezliği tanılı 13 yaşında kız hasta, sakral bölgede ele gelen kitle nedeniyle danışıldı. Fizik muayenede sakrokoksigeal alanda orta sert kıvamlı kitlesel lezyon mevcuttu. Öyküden geçirilmiş miyelomeningosel düzeltme ameliyatı ile hidrosefali nedeniyle ventrikuloperitoneal şant takılması ve 7 kez tıkanmaya bağlı şant değişimi yapıldığı öğrenildi. USG’de cilt altı dokuda yaklaşık 7x3 cm boyutlu, kalın cidarlı, içinde impakte yoğun içerik bulunan kitlesel lezyon vardı. Kitle kistik yapıda olup, heterojen hiperekojen çoklu tübüler görünüm ve inferioranterior kesiminde vaskülarizasyon gösteren kalın septa vardı. Lumbosakral MRG’de sakrokoksigeal bölgede 6x3,5x7 cm boyutlu kalın duvarlı ve yoğun içerikli koleksiyon görüldü. Duvarda yoğun kontrast tutulumu vardı; lezyon içerisinde kontrastlanma yoktu. Lezyon, sakral kanal ile arka elemanlardaki şüpheli defektle bağlantılıydı. Bulguların apse ve komplike olmuş nüks meningosel ile uyumlu olduğu düşünüldü. Ameliyatta bahsedilen kitlenin sakrum ile komşuluğu olduğu ama spinal kanal bağlantısı olmadığı görüldü. Kitle total eksize edildi. Patolojik incelemede, kistin içeriğinin makroskopik olarak sıvı ve katı bileşenleri olduğu, seröz mayi içerisinde lipoit karakterli birbirinden bağımsız beyaz küçük yuvarlak taneler bulunduğu ve bulguların bu bölgede geçirilmiş önceki ameliyatlara sekonder yabancı cisim reaksiyonu ile uyumlu olduğu düşünüldü. Hastanın postoperatif seyrinde sorun gözlenmedi.

Sonuç: Özellikle yenidoğan ve süt çocuğunda sakrokoksigeal kitlelerin ayırıcı tanısında öncelikle doğumsal teratomlar yer alır. İleri yaşlarda nörojenik, mezenkimal, lenfomatöz, enflamatuvar kitleler ön planda düşünülür. Sunulan hastada, geçirilmiş miyelomeningosel cerrahisi öyküsü nedeniyle, ön planda nüks düşünüldüyse de daha önce bildirilmemiş bir etyolojik neden olan yabancı cisim reaksiyonu zemininde gelişen sakral kistik kitle tanısı konmuştur. Nadir olası tanılar da olsa bu bölgede görülen kitlelerde cerrahi eksizyon gerekliliği bulunmaktadır.

Close