TÇCD 2021 38th Annual Congress of Turkish Pediatric Surgical Association Congress

View Abstract

Oral Presentation - 22

Evaluation of The Predictability of Clinical and Radiological Findings in the Diagnosis of Malrotation

Ö Boybeyi Türer*, HN Özcan**, UE Arslan***, RB Erdoğan*, T Soyer*, M Haliloğlu**, FC Tanyel*
*Hacettepe University Faculty of Medicine Department of Pediatric Surgery
**Hacettepe University Medical Faculty Department of Radiology
***Hacettepe University Institute of Public Health, Department of Health Research

Aim:

The malrotation cases may admit with fatal neonatal intestinal obstruction or may not present any symptom in their lifetime. Therefore, the prompt diagnosis of malrotation is very vital in the prognosis. We conducted a retrospective study to evaluate the predictability of clinical and radiological findings in diagnosis of malrotation.

Method:

All suspected cases admitted between 2010 and 2020 were included. The demographic features, clinical and radiological findings, operative findings and outcome were recorded. The upper GI series (UGIS) were evaluated by two radiologists. Each parameter was correlated with surgical findings to evaluate the predictability.

Results:

Seventy patients were included. The presenting symptom was bilious vomiting in 29 cases (41.4%), atypical symptoms (non-bilious vomiting, food refusal, etc.) in 40 cases (57%). Abdominal X-ray was performed in 52 cases and revealed normal in 30% (n=14). Doppler US (n=20) revealed evidence of malrotation in 13 (65%). The localization of Treitz ligament in upper GI series (UGIS) was compatible with malrotation in 33 cases. Forty-eight (61%) cases underwent surgical exploration and 35 of them had malrotation, 7 of them had midgut volvulus and 6 of them had other surgical pathologies (duodenal web, adhesive band, etc.). The median follow-up time was 1 year (0,5-7 years). Volvulus has recurred in one case and one case operated for volvulus died because of short bowel syndrome. The statistical analysis for predictability revealed that bilious vomiting, Doppler US and right-sided Treitz ligament in UGIS have highest sensitivity and specifity values (p<0.05) (Table).

Conclusion:

The bilious vomiting, Doppler US and right-sided Treitz ligament have the highest predictability to confirm the diagnosis. However, presenting with atypical symptoms and having atypical or normal findings in UGIS do not rule out malrotation.

Malrotasyon Tanısında Klinik ve Radyolojik Bulguların Öngörülebilirliğinin Değerlendirilmesi

Ö Boybeyi Türer*, HN Özcan**, UE Arslan***, RB Erdoğan*, T Soyer*, M Haliloğlu**, FC Tanyel*
*Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
**Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı
***Hacettepe Üniversitesi, Halk Sağlığı Enstitüsü, Sağlık Araştırmaları AD

Amaç:

Malrotasyon olguları yenidoğan döneminde fatal seyirli intestinal obtrüksiyonla başvurabileceği gibi hayatları boyunca hiç bulgu vermeyebilir. Dolayısıyla malrotasyon tanısı olguların prognozu açısından oldukça önemlidir. Buradan yola çıkarak klinik ve radyolojik bulguların malrotasyon tanısını ortaya koymadaki öngörülebilirliğini belirlemek amacıyla retrospektif bir çalışma planlanmıştır.

Yöntem:

Merkezimize 2010 ile 2020 yılları arasında malrotasyon şüphesiyle başvuran olgular dahil edilmiştir. Olguların demografik özellikleri, klinik ve radyolojik bulguları, ameliyat ve prognozları dosya kayıtlarından kaydedilmiştir. ÖMD tetkikleri radyoloji bölümünden iki araştırmacı tarafından kör olarak değerlendirilmiştir. Her parametre cerrahi bulgularla eşleştirilerek öngörülebilirlikleri hesaplanmıştır.

Bulgular:

Çalışmaya toplam 70 hasta dahil edilmiştir. Başvuru şikayetleri 29 olguda (%41.4) safralı kusma ve 40 olguda (%57) atipik bulgular (safrasız kusma, beslenme sorunları, vs.) idi. ADBG 52 olguda görülmüş, bunların 14’ünde (%30) normal olarak değerlendirilmiştir. Doppler USG 20 olguya yapılmış, bunların 13’ünde (%65) malrotasyonla uyumlu bulgu saptanmıştır. ÖMD tetkikinde Treitz ligamanı yerleşimi 33 olguda malrotasyonla uyumlu bulunmuştur. Olguların %61’i (n=48) ameliyata alınmış, bunların 7’inde volvulus, 35’inde malrotasyon ve 5’inde başka cerrahi sorunlar (duodenal web, adeziv bant vb.) bulunmuştur. Ortalama takip süresi 1 yıldır (0.5-7 yıl). Bir olguda volvulus tekrarlamıştır. Volvulus nedneiyle opere bir olgu ise kısa bağırsak sendromu nedneiyle kaybedilmiştir. İstatistiksel analiz ile elde olunan öngörülebilirlik testleri sonucunda safralı kusma, Dopppler USG bulguları ve ÖMD’de sağ tarafta yerleşmiş Treitz ligamanının olmasının en yüksek hassasiyet ve özgüllük değerlerine sahip olduğu görülmüştür (p<0.05).

Sonuç:

Çalışmamız sonuçlarına göre safralı kusma, Dopppler USG bulguları ve ÖMD’de sağ tarafta yerleşmiş Treitz ligamanının olması malrotasyon tanısını kesinleştirmede en yüksek öngörülebilirlik değerlerine sahiptir. Ancak, atipik şikayetlerle başvuru olması ve ÖMD tetkikinde atipik ya da normal yerleşimli Treitz ligamanı olması malrotasyon tanısını dışlamamaktadır.

Close