TÇCD 2021 38th Annual Congress of Turkish Pediatric Surgical Association Congress

View Abstract

Oral Presentation - 31

Surgery in primary obstructive megaureter: 10 years of clinical experience

G Karlı*, N Sever**, M Demir**, M Kaba**, A Yıldız**, K Horasanlı*, ES Keçik***, ÇA Karadağ**
*Health Sciences University, Şişli Hamidiye Etfal SUAM, Pediatric Urology Departmant, Istanbul
**Health Sciences University, Şişli Hamidiye Etfal SUAM, Pediatric Surgery Departmant, Istanbul
***Bezmialem Vakif University, Faculty of Medicine, Department of Pediatric Surgery, Istanbul

Aim

Ureter diameter greater than 7mm in childhood is called megaureter. The group with non-refluxing obstruction is called primary obstructive megaureter (POM). With increased prenatal ultrasonographic (US) screenings diagnostic rate of POM has inreased, 10-23% of urinary system dilatations detected antenatally seems to be correlated to POM. 10-18.5% of the patients require surgical intervention. The aim of this study is to evaluate the patients who were followed up and underwent surgery in our clinic in the last 10 years.

Method

Medical records of nine patients operated between 2011 and 2021 were reviewed retrospectively.

Results

All patients were male,age ranged from 9 to 102 months. On admission 4 patient had been diagnosed with antenatal hydroureteronephrosis, 4 patient had history of febrile urinary tract infection (UTI), one patient presented with abdominal pain. All patients underwent US screening, voiding cystourethrography (VSUG), and diuretic kidney scintigraphy. Megaureter was found to be left in seven patients, right in one patient, bilateral in one patient. The patient who underwent ureteroneocystostomy for the right megaureter had a solitary kidney. The mean pelvic antero-posterior diameters of the affected side were 18.72 mm; mean parenchymal thickness was measured as 6 mm, distal ureter diameter was measured as 14.11 mm on average. Renal functions were equal in the case with bilateral megaureter, in seven patients less than 40% and in one patient 54%. Patient with normal renal functions was operated due to frequent febrile UTI. Ureteroneocystostomy was performed in seven patients using the Cohen method and two patients using the Politano-Leadbetter method. Excisional tapering was performed in three patients. Obstruction developed in three patients after the operation, re-implantation was performed, in one patient vesicourethral reflux was detected after reimplantation.

Conclusion:

In terms of postoperative complications, we found a higher rate of stenosis development in those who underwent Cohen ureteroneocystostomy and tapering. Correlation between stenosis and operation method could not be evaluated due to the limited number of patients. In these patients indication for surgery must be carefully assessed as recurrent uretral stenosis may develop after surgery. We should be aware that these patients need long-term follow up.

Primer obstrüktif megaüreterde cerrahi: 10 yıllık klinik deneyim

G Karlı*, N Sever**, M Demir**, M Kaba**, A Yıldız**, K Horasanlı*, ES Keçik***, ÇA Karadağ**
*Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Üroloji Kliniği, İstanbul
**Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Şişli Hamidiye Etfal SUAM, Çocuk cerrahisi Kliniği, İstanbul
***Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul

Amaç

Çocukluk çağında üreter çapının 7 mm’den geniş olmasına megaüreter, reflüsüz-obstrüksiyonlu gruba primer obstrüktif megaüreter (POM) adı verilir. Patofizyolojisi tam aydınlatılmamışsa da distal üreterdeki anormal adinamik segmentten kaynaklandığı düşünülmektedir. Artan prenatal ultrasonografik incelemelerle günümüzde tanı konulma sıklığı artmıştır. Antenatal saptanan üriner sistem dilatasyonlarının %10-23’ünü oluşturur. Hastaların %10-18.5’inde cerrahi girişim gerektiği belirtilmektedir. Çalışmamızda kliniğimizde son 10 yıl içerisinde POM tanısıyla takip edilip cerrahi uygulanan hastaları ve tedavi sonuçlarını paylaşmayı amaçladık.

Yöntem

2011-2021 yılları arasında POM tanısıyla opere edilen dokuz hasta bilgileri retrospektif olarak incelendi.

Bulgular

Tamamı erkek olan hastaların yaşları 9-102 ay arasında değişmekteydi. Başvuru şikayeti dört hastada antenatal hidroüreteronefroz, dört hastada sık ateşli idrar yolu enfeksiyonu öyküsü, bir hastadaysa karın ağrısıydı. Tüm hastalar ultrasonografi, işeme sistoüretrografisi (VSUG), diüretikli böbrek sintigrafisiyle tetkik edildi. Megaüreter yedi hastada sol, bir hastada sağ, bir hastada ise bilateral saptandı. Sağ megaüreter nedeniyle üreteroneosistostomi yapılan hasta soliter böbreğe sahipti. Etkilenen tarafın pelvis antero-posterior çapları ortalama 18.72 mm; parankim kalınlıkları ortalama 6 mm, distal üreter çapları ise ortalama 14.11 mm ölçüldü. Böbrek fonksiyonları bilateral olan vakada eşit, yedi hastada %40’ın altında, bir hastadaysa %54 saptandı. Bu son olguda sık ateşli üriner sistem enfeksiyonu geçirme nedeniyle cerrahi kararı alındı. Sintigrafide tüm hastalarda obstrüktif eğri izlendi. VSUG’de reflü görülmedi. Yedi hastaya Cohen, iki hastaya ise Politano-Leadbetter yöntemiyle üreteroneosistostomi uygulandı. Toplam üç hastada eksizyonel tapering yapıldı. Operasyon sonrası üç hastada obstrüksiyon gelişti ve re-implantasyon yapıldı, reimplantasyon sonrası bir olguda vezikoüretral reflü saptandı.

Sonuç

Postoperatif komplikasyonlar açısından Cohen üreteroneosistostomi ve tapering uygulananlarda daha yüksek oranda darlık gelişimi saptandı ancak darlık ve operasyon yöntemi arasında bir ilişki olup olmadığı sınırlı hasta sayısı nedeniyle değerlendirilemedi. Obstrüktif megaüreter tanısıyla izlenen hastalarda cerrahi endikasyon kararı titizlikle incelenmeli ve cerrahi sonrası nüks darlık gelişebileceği akılda tutularak hastalar uzun süreli takip edilmelidir.

Close