Oral Presentation - 43
Management of caustic esophageal injury: A survey study in Turkey
S Sözduyar, E Ergün, G Göllü, M Çakmak, U Ateş
Ankara University, School of Medicine, Department of Pediatric Surgery
Aim: Management of caustic ingestion and esophageal burns are a serious problem which causes a significant burden on the health care services. Since absence of evidence-based guidelines optimal management is still yet to be determined. The study aims to evaluate clinical approach of Turkish pediatric surgeons to caustic esophageal burns while emphasizing on endoscopy preferance.
Method:The survey questions were prepared through a literature review for controversial issues. The survey was sent to 450 member of Turkish association of pediatric surgery via Google Forms and 106 of them responded.
Results:There were 46(43%) participants who do not perform endoscopy in whether symptomatic or asymptomatic patients in the first apply. Sixty(56%) participants preferred to perform endoscopy at the first apply. Thirty-six (34%) of participants perform endoscopy in case of certain ingestion of caustic substance, 14 (13.5%) perform in only symptomatic patients and 10 (9.5%) perform endoscopy in any suspicion of caustic ingestion. Seventy-one (67%) of the participants declared that they do not use antibiotics routinely and forty-six (45%) stated that they do not use steroids with or without esophageal burns. The participants preferred balloon dilation(57.5%), wire-guided rigid dilator(57.7%) for dilation in esophageal strictures. The most common esophageal replacement method was colonic interposition(53%) followed by gastric transposition(30,9%), gastric tube transposition(9,6%).
Conlusion:There are many controversial issues in caustic ingestion. Although some strong studies on CI management have been published, a clear algorithm in management of caustic ingestion has not established yet. Multicentric randomized prospective studies and guidelines are clearly necessary in this field. Clinicians tend to determine different follow-up and treatment algorithms based on clinical customs and their experience.
Türkiye’de kostik madde alımına yaklaşım: Anket çalışması
S Sözduyar, E Ergün, G Göllü, M Çakmak, U Ateş
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
Amaç: Kostik madde alımı ve buna bağlı oluşan özofagus yanıkları hala sağlık sistemi üzerinde büyük bir yük oluşturmaya devam etmektedir. Bu konuda kanıta dayalı kılavuz olmaması nedeniyle yaklaşım net olarak belirlenememiştir. Bu çalışmada Türk çocuk cerrahlarının kostik özofagus yanıklarına –özellikle endoskopiye odaklanılarak- yaklaşımının araştırılması amaçlandı.
Yöntem: Anket soruları literatürdeki tartışmalı konuları içerecek şekilde hazırlanmıştır. Anket, Türk Çocuk Cerrahisi Derneği'nin 450 üyesine Google Formlar aracılığıyla gönderildi ve 106'sı yanıt verdi.
Bulgular: Koroziv içme şüphesi ile başvuran hastalara semptomatik veya asemptomatik olmasına bakmaksızın endoskopi yapmayan 46 (% 43) katılımcı vardı. Altmış (% 56) katılımcı ise ilk başvuruda endoskopi yapmayı tercih ettiğini belirtti. Katılımcıların 34'ü (% 34) kostik madde alımının kesin olması durumunda, 14'ü (% 13.5) sadece semptomatik hastalarda, 10'u (% 9.5) herhangi bir şüphe durumunda endoskopiyaptığını bildirdi. Katılımcıların 71'i (% 67) rutin olarak antibiyotik kullanmadığını, kırk altısı (% 45) özofagusta yanık olup olmamasına bakmaksızın steroid kullanmadığını belirtti. Katılımcılar özofagus darlıklarında dilatasyon için en sık olarak basınç kontrollü balon dilatasyonunu (% 57.5), kılavuzlurijitdilatörü (% 57.7) tercih etti. En yaygın özofagusreplasman yöntemi kolon interpozisyonu (% 53) ardından gastriktranspozisyon (% 30,9), gastrik tüp transpozisyonu (% 9,6) idi.
Sonuç: Kostik madde alımına yaklaşımda birçok tartışmalı konu vardır ve bu durumun yönetimi ile ilgili bazı güçlü çalışmalar yayınlanmış olmasına rağmen, kostik özofagus yanıklarının yönetiminde açık bir algoritma henüz oluşturulmamıştır. Bu konuda retrospektif çalışmalardan elde edilen sonuçlar ışığında randomize prospektif ve çok merkezli çalışmalara ve bu çalışmalar sonucunda elde edilecek rehberlere ihtyaç duyulduğu aşikardır. Klinisyenler, klinik alışkanlıkları ve deneyimlerine dayanarak farklı takip ve tedavi algoritmaları belirleme eğilimindedir.