TÇCD 2023 40th Annual Congress of Turkish Pediatric Surgical Association Congress

View Abstract

Poster - 74

Factors determining the success of hydrostatic reduction in children with intussusception and treatment protocol

AN Abay*, EE Erten*, SA Bostancı*, VS Çayhan*, M Şahin*, SK Balcı*, Cİ Öztorun**, A Ertürk**, S Demir***, Y Yılmaz*, MN Azılı**, E Şenel**
*Ankara City Hospital, Department of Pediatric Surgery
**Ankara Yıldırım Beyazıt Unıversıty Medical Faculty Department of Pediatric Surgery
***University Of Health Sciences, Ankara City Hospital, Department of Pediatric Surgery

Aim

It was aimed to determine the factors affecting the success of hydrostatic reduction and to establish an approach protocol to the children with intussusception.

Methods

A total of 269 pediatric patients with intussusception in our clinic between August 2019 and August 2023 were included. IV hydration and nasogastric tube were applied to all patients. Patients with peritonitis were operated urgently. Ultrasonography-guided hydrostatic reduction was applied to patients with persistent intussusception in control ultrasonography after enema.The data were analyzed retrospectively, statistically significant p value was accepted as <0.05.

Results

There was history of bilious vomiting in 20% and bloody stool in 14% of patients. Spontaneous reduction was observed in 116 (43%) patients.17 patients were operated urgently due to peritonitis. In 72 of remaining 136 patients (53%), hydrostatic reduction was succesful. Laparoscopic exploration was performed in 34 patients, and converted to laparotomy in 6 of them due to insufficient exposure. Resection anastomosis was performed due to necrosis in 2 patients with peritonitis. Necrosis or perforation wasn’t observed in any patient who was operated after unsuccessful hydrostatic reduction. In 14 patients, leading points such as Meckel's diverticulum and lymphoma were present. There was no significant correlation between hydrostatic reduction success and age, gender, symptom duration, and localization of intussusception (p=0.06, p=0.07, p=0.32, p=0.86). Bloody stool, bile vomit, median length and width of invaginated segment were found significantly higher in operated patients (p<0.01). Postoperative oral initiation and hospitalization time were significantly shorter in patients who underwent laparoscopic reduction compared to laparotomy (p<0.01, p=0.03).

Conclusions

Control ultrasonography in intussusception without peritonitis findings, hydrostatic reduction in ileocolic and colocolic intussusceptions regardless of symptom duration, and laparoscopic exploration in patients with unsuccessful reduction are a safe and effective treatment protocol.

İnvajinasyonu olan çocuklarda hidrostatik redüksiyonunun başarısını belirleyen faktörler ve tedavi protokolü

AN Abay*, EE Erten*, SA Bostancı*, VS Çayhan*, M Şahin*, SK Balcı*, Cİ Öztorun**, A Ertürk**, S Demir***, Y Yılmaz*, MN Azılı**, E Şenel**
*Ankara Bilkent Şehir Hastanesi, Çocuk Cerrahisi Kliniği
**Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
***Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Ankara Bilkent Şehir Hastanesi, Çocuk Cerrahisi Kliniği

Amaç

Çalışmamızda, invajinasyon tanısı alan çocuklarda hidrostatik redüksiyonun başarısı üzerinde etkili faktörlerin belirlenmesi ve hastaya yaklaşım protokolü oluşturulması amaçlanmıştır.

Yöntem

Ağustos 2019 ve Ağustos 2023 tarihleri arasında kliniğimizde invajinasyon tanısı alan toplam 269 hasta çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalara redüksiyon öncesi iv hidrasyon ve nazogastrik sonda uygulandı. Peritonit bulguları olan hastalar acil olarak opere edildi. Lavman sonrası kontrol ultrasonografide invajinasyon görülmeyen hastalar spontan redükte kabul edildi. İnvajinasyonu sebat eden hastalara ultrasonografi eşliğinde hidrostatik redüksiyon uygulandı, başarılı redüksiyon sağlanamayan hastalar opere edildi. Hastaların verileri retrospektif olarak analiz edildi, istatiksel anlamlı p değeri <0,05 olarak kabul edildi.

Bulgular

Hastaların %20’sinde safralı kusma, %14’ünde kanlı gayta öyküsü mevcuttu. 17 hasta peritonit bulguları olması nedeniyle redüksiyon yapılmadan acil olarak opere edildi. 116 hastada (%43,1) kontrol ultrasonografide invajinasyonun spontan redükte olduğu görüldü. Kalan 136 hastanın 72’sinde (%53) hidrostatik redüksiyon ile invajinasyonun açıldığı görüldü. 34 hastada laparoskopik eksplorasyon yapıldı, 6’sında yetersiz görüş alanı nedeniyle laparotomiye dönüldü. Peritoniti olan 2 hastada invajine segmentte nekroz nedeniyle rezeksiyon anastomoz yapıldı. Başarısız hidrostatik redüksiyon sonrası opere edilen hiçbir hastada nekroz veya perforasyon görülmedi. 14 hastada meckel divertikülü, lenfoma gibi sürükleyici nokta mevcuttu. Hidrostatik redüksiyon başarısı ile yaş, cinsiyet, semptom süresi, invajinasyonun lokalizasyonu arasında anlamlı ilişki görülmedi (p=0,06, p=0,07, p=0,32, p=0,86). Opere edilen hastalarda kanlı gayta, safralı kusma, invajine segmentin median uzunluk ve genişliği anlamlı oranda yüksek bulundu (p<0,01, p<0,01, p<0,01, p<0,01,). Laparoskopik redüksiyon yapılan hastalarda laparotomi yapılanlara göre postoperatif oral başlanma ve yatış süresi anlamlı oranda kısa bulundu (p<0,01 ve p=0,03).

Sonuç

İnvajinasyon tanısı alan hastalarda peritonit bulguları yoksa kontrol ultrasonografi, ileokolik ve kolokolik invajinasyonlarda semptom süresinden bağımsız hidrostatik redüksiyon, redüksiyon başarılı olmayan hastalarda ise öncelikle laparoskopik eksplorasyon yapılması güvenli ve etkili bir tedavi protokülüdür

Close