TÇCD 2023 40th Annual Congress of Turkish Pediatric Surgical Association Congress

View Abstract

Video Presentation - 7

Minimally invasive surgery in the treatment of biliary atresia

AG Kiriş Uzun*, A Ertürk**, Cİ Öztorun**, SA Bostancı*, EE Erten*, D Kısıklı*, MN Azılı**, E Şenel**
*Ankara City Hospital, Department of Pediatric Surgery
**Ankara Yıldırım Beyazıt Unıversıty Medical Faculty Department of Pediatric Surgery

Aim: Biliary atresia (BA) is a progressive obliterative disease of the biliary tract characterized by persistent jaundice, acholic stools and dark urine in the first weeks of life. Laparoscopic cholangiography is the gold standard in the diagnosis of the disease. In our study, we present a laparoscopic portoenterostomy procedure in a patient with biliary atresia.

Video Methods and Results: The patient was a 33-week-old male baby born at 2230 g. The patient who was examined and treated in an external center due to prolonged jaundice in the postnatal period was referred to our hospital because no gallbladder was seen on abdominal ultrasonography. The liver biopsy performed during hospitalization was compatible with BA and the patient was consulted to our hospital at the age of 26 days. After evaluation of the patient, laparoscopic exploration was planned. Four 5 mm trocars were used in laparoscopy. On exploration, the gallbladder was observed as a fibrotic band. Intraoperative cholangiography was not necessary. Dissection revealed the fibrotic structure of extrahepatic bile ducts. Fibrotic bile ducts were dissected starting from the entrance to the duodenum to the porta hepatis. When the fibrotic portal plate was excised, minimal bile flow was observed. Then, the small intestines were removed from the umbilical trocar entry site outside the abdomen. The jejunal intestinal anus was dissected 20 cm distal to the ligament of Treitz and end-side anastomosis was performed 40 cm distal to this point. The explored intestines were placed in the abdomen and the umbilical trocar was reinserted. The prepared 40 cm distal jejunal anus was passed through the transverse colon meso. Then Roux-en-Y portoenterostomy was performed with a single-row end-to-side anastomosis. One drain was placed in the abdomen and the operation was completed. On the 3rd postoperative day, colic fecal output occurred. The patient was discharged with antibiotic prophylaxis on the 4th postoperative day. The patient has been followed up uneventfully for 8 months postoperatively.

Conclusion: Early diagnosis and treatment are very important in the prognosis of patients with BA. Today, minimally invasive intervention is preferred in the treatment of BA because it offers diagnosis and treatment together.

Biliyer atrezi tedavisinde minimal invaziv cerrahi

AG Kiriş Uzun*, A Ertürk**, Cİ Öztorun**, SA Bostancı*, EE Erten*, D Kısıklı*, MN Azılı**, E Şenel**
*Ankara Bilkent Şehir Hastanesi, Çocuk Cerrahisi Kliniği
**Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı

Amaç: Biliyer atrezi (BA), yaşamın ilk haftalarında geçmeyen sarılık, akolik gayta ve koyu renkli idrar ile kendini gösteren safra yollarının ilerleyici obliteratif hastalığıdır. Hastalığın tanısında laparoskopik kolanjiyografi altın standattır. Çalışmamızda, biliyer atrezi öntanılı bir hastada gerçekleştirmiş olduğumuz laparoskopik portoenterostomi işlemi sunulmuştur.

Video Yöntem ve Bulgu: Hasta, 33 haftalık 2230 gr doğan erkek bebekti. Postnatal dönemde uzamış sarılık nedeniyle dış merkezde tetkik ve tedavi edilen hasta, yapılan abdominal ultrasonografisinde safra kesesi görülmemesi nedeniyle hastanemize yönlendirilmiş. Hastaya yatışı esnasında yaptırılan karaciğer biyopsisinin BA ile uyumlu gelmesi üzerine hasta 26 günlükken tarafımıza konsülte edildi. Hastanın değerlendirilmesi sonrasında laparoskopik eksplorasyon planlandı. Laparoskopide 4 adet 5 mm’lik trokar kullanıldı. Eksplorasyonda safra kesesinin fibrotik bant şeklinde olduğu görüldü. İntraoperatif kolanjiyografi çekilmesine gerek görülmedi. Diseksiyonda ekstrahepatik safra kanallarının fibrotik yapıda olduğu görüldü. Fibrotik safra kanalları duodenuma giriş yerinden başlanarak porta hepatise kadar diseke edildi. Fibrotik yapıdaki portal plate eksize edildiğinde minimal safra akışı olduğu görüldü. Ardından göbek trokarının giriş yerinden incebarsaklar batın dışına çıkarıldı. Treitz ligamanının 20 cm distalinden jejunal barsak ansı ayrılıp bu noktanın 40 cm distaline uç yan anastomoz yapıldı. Eksplore edilen barsaklar batına yerleştirilip göbek trokarı tekrar konuldu. Hazırlanan 40 cm’lik distal jejunal ans transvers kolon mezosundan geçirildi. Ardından tek sıra uç yan anastomozla Roux-en-Y portoenterostomi yapıldı. Batına bir adet dren yerleştirilerek operasyon tamamlandı. Postoperatif 3.günde kolik gayta çıkışı oldu. Postoperatif 4.günde oral başlanan hasta antibiyotik profilaksisi ile taburcu edildi. Hastanın postoperatif 8 aydır sorunsuz takibi devam etmektedir.

Sonuç: BA’li hastaların prognozunda erken tanı ve tedavi oldukça önemlidir. Tanı ve tedaviyi birlikte sunması nedeniyle günümüzde minimal invaziv girişim BA tedavisinde tercih edilmektedir.

Close