Withdrawn - 110
Surgical Management of Recurrent Pleural and Pericardial Effusions in High-Risk Patients with a Minimally Invasive Approach: Case Report
Ü Çeltik*, ON Tuncer**, E Doğan***, Z Ülger Tutar***, ÜZ Dökümcü***
*Ege University Faculty of Medicine Department of Pediatric Surgery
**Ege University Faculty of Medicine Department of Cardiovascular Surgery
***Ege University Faculty of Medicine Department of Pediatrics, Division of Pediatric Cardiology
Aim: Pericardial windowing (PW) is an effective surgical option in managing recurrent pericardial effusions that don't respond to medical therapy. However, invasive procedures like thoracotomy can result in significant complications, especially in high-risk pediatric patients. It aims to present minimally invasive management of a patient with recurrent pleural and pericardial effusions due to cardiac failure, highlighting use of mediastinoscopy and thoracoscopic techniques.
Case Presentation: A 15-year-old girl with restrictive cardiomyopathy was being managed for heart failure and evaluated as a heart transplant candidate. She experienced frequent hospital admissions due to recurrent ascites, pleural and pericardial effusions. Despite multiple drainage catheter placements, effective drainage of septated pleural effusions cannot achieved. To minimize surgical risks in this high-risk patient, a mediastinoscope-assisted procedure was performed under sedation in intensive care unit(ICU). The pleural cavity was accessed through the existing thoracostomy tube site, allowing visualization and removal of septations, thus converting effusion into a single cavity. A catheter was then placed under direct vision. Following administration of three doses of fibrinolytic therapy, both clinical and radiological improvements were observed, and catheter was subsequently removed.Two months later, patient developed recurrent pericardial tamponade despite multiple pericardiocenteses, prompting cardiovascular surgery team to plan PW via thoracotomy. A collaborative decision was made to proceed with thoracoscopic exploration and PW. The procedure was conducted in supine position under general anesthesia with intubation, utilizing three 5 mm ports. The PW was successfully created using LigaSure device. There were no ventilation or hemodynamic issues during thoracoscopy, and operation lasted 60 minutes. The patient was transferred to ICU while intubated.
Conclusion: In high-risk patients with challenging pleural effusions, mediastinoscopy is highly effective for septation removal and optimal drainage catheter placement. Furthermore, thoracoscopic PW offers a safe, minimally invasive surgical option for high-risk pediatric patients, effectively reducing morbidity and surgical complications.
Minimal İnvaziv Yaklaşımla Yüksek Riskli Hastalarda Plevral ve Perikardiyal Efüzyonun Cerrahi Yönetimi: Olgu Sunumu
Ü Çeltik*, ON Tuncer**, E Doğan***, Z Ülger Tutar***, ÜZ Dökümcü***
*Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi AD
**Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi AD
***Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD, Çocuk Kardiyolojisi BD
Amaç: Tekrarlayan perikardiyal efüzyon yönetiminde medikal tedaviye yanıtsız hastalarda perikardiyal pencere açılması etkili bir cerrahi seçenek olarak öne çıkmaktadır. Ancak, torakotomi gibi invaziv prosedürler yüksek riskli pediatrik hastalarda önemli komplikasyonlara yol açabilmektedir. Bu çalışmada, kardiyak yetmezlik nedeniyle tekrarlayan plevral ve perikardiyal efüzyonları olan bir hastanın minimal invaziv yönetimi sunulmaktadır.
Olgu Sunumu: On beş yaşında kız hasta, restriktif kardiyomiyopatiye bağlı kalp yetmezliği tanısıyla takip edilmekteydi ve kalp nakli adayı olarak değerlendirilmekteydi. Son üç yıldır tekrarlayan asit, plevral ve perikardiyal efüzyonlar nedeniyle sık hastane yatışları olmaktaydı. Septalı plevral efüzyonları nedeniyle tekrarlayan drenaj kateterlerine rağmen etkili drenaj sağlanamadığı için hasta tarafımıza konsülte edildi. Cerrahi komplikasyon riskini en aza indirmek amacıyla, hasta sedasyon altında yoğun bakım koşullarında mediastinoskop yardımıyla toraks tüpü giriş deliğinden plevral boşluk görüntülendi. Septalar temizlenerek kavite tek boşluk haline getirildi ve kateter yerleştirildi. Üç doz fibrinolitik tedavi sonrası klinik ve radyolojik düzelme sağlandı, ardından kateter çekildi. İki ay sonra, hastada tekrarlayan perikardiyosentezlere rağmen gerilemeyen perikardiyal tamponad nedeniyle kalp damar cerrahisi ekibi torakotomiyle perikardiyal pencere açılmasını planladı. Minimal plevral efüzyon varlığı nedeniyle yeniden tarafımıza konsülte edildi. Kalp damar cerrahisi ekibi ile yapılan değerlendirmede torakoskopik eksplorasyon ve perikardiyal pencere açılması kararlaştırıldı. Operasyon, sırtüstü yatar pozisyonda genel anestezi altında endotrakeal entübasyon ile gerçekleştirildi ve üç adet 5 mm'lik port kullanıldı. Perikardiyal pencere ligasure yardımıyla açıldı ve işlem komplikasyonsuz tamamlandı. Torakoskopi sırasında ventilasyon veya hemodinamik açıdan bir sorun yaşanmadı ve operasyon 60 dakika sürdü. Hasta entübe şekilde yoğun bakım birimine devredildi.
Sonuç: Yüksek riskli hastalarda drenajı zor olan plevral efüzyonların yönetiminde, mediastinoskop kullanımı septaların ortadan kaldırılması, tek bir kavite oluşturulması ve drenaj kataterini en uygun sekilde yerleştirmek açısından oldukça etkilidir. Ayrıca, torakoskopik perikardiyal pencere açılması, minimal invaziv doğası ile yüksek riskli pediatrik hastalarda güvenle uygulanabilecek bir cerrahi seçenek sunmaktadır. Bu yaklaşımlar, morbiditeyi azaltırken etkili bir çözüm sunarak, cerrahi komplikasyon riskini en aza indirmektedir.