Poster - 2
Spontaneous splenic rupture in a premature neonate: A case report
B Karımlı, E Karaköse, Y Dere Günal
Ankara Etlik City Hospital, Department of Pediatric Surgery
İntroduction: Spontaneous splenic rupture in the neonatal period is one of the rare surgical emergencies. Nonspecific clinical and imaging findings cause delay in diagnosis. The most common signs and symptoms are anemia, abdominal distension and shock. Here, a premature newborn case diagnosed with spontaneous splenic rupture, is discussed.
Case presentation: A 22yearsold mother's first pregnancy was born asmale baby, 32+1weeks, 2000gr, via cesarean section, and was admitted to the intensive care. Apgar scores at 1and5 minutes were 8and9. The patient was intubated due to increasing respiratory distress on the 3rd postnatal day. Hb5.5 g/dl, Hct15.8, INR1.58 were observed. Transfontanel USGwasnormal, and abdominalUSG reported a massive hemoperitoneum of 4cm in depth in theabdomen with a size of 36x34x31mm in thesplenic hilum. During this process, the patient was given erythrocyte suspension at 15ml/kg 3times, fresh frozen plasma at 10ml/kg 1time, and cryoprecipitate 1time. After the transfusions, Hb was increased to18.6g/dl. When the hemoglobin measuredlater dropped to 9.3g/dl again, the patient was consulted tous. Despite supportive treatment, the patient's hemodynamics were unstable and physical examination revealed abdominaldistension and tenderness, so she underwent emergencysurgery. During exploration, a large amount of hemorrhagic fluid and clot were aspirated. Hematoma was observed in the splenic locus in the left upper quadrant. The splenic capsule was ruptured and active, leaking bleeding foci were seen in the splenic hilum and superior. The bleeding foci were cauterized by preserving the vascular structures and were controlled by placing a surgiccell. Splenectomy was not required. The procedure was terminated by placing a drain in the splenic locus. The drain was removed on the 3rd postoperative day. The patient was discharged on the 24th postoperative day. The patient had no problems during the 5-month follow-up. Neurological development was normal.
Conclusion: Spontaneous splenic rupture is a rare surgical emergency with high mortality in neonates. It should be kept in mind that spontaneous splenic rupture can be seen without a history of trauma in the neonatal period. High clinical suspicion, early diagnosis and rapid treatment are critical for the survival of these neonates. We believe that spleen-sparing surgical treatment is a safe and preferred method in patients where possible.
Prematüre bir yenidoğanda spontan dalak rüptürü: Olgu sunumu
B Karımlı, E Karaköse, Y Dere Günal
Ankara Etlik Şehir Hastanesi, Çocuk Cerrahisi Kliniği
Giriş: Yenidoğan döneminde spontan dalak rüptürü nadir görülen cerrahi acillerden biridir. Nonspesifik klinik ve görüntüleme bulguları tanıda gecikmeye neden olur. En sık görülen belirti ve bulguları anemi, karın şişliği ve şok tablosudur. Burada etyolojisi bilinmeyen ve spontan dalak rüptürü tanısı alan prematüre bir yenidoğan olgusu literatüre bilgileri eşliğinde tartışılmıştır.
Olgu sunumu: 22 yaşındaki annenin 1. gebeliğinden 1. yaşayan olarak 32+1 haftalık 2000 gr, sezeryanla ile doğan erkek bebek, solunum sıkıntısı nedeniyle yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatırılmış. 1. ve 5. dk’daki apgar skorları 8 ve 9, laboratuvar sonuçları normal olarak değerlendirilmiş. Postnatal 3. günde umblikal katater takılmış. Aynı gün alt ekstremitelerde dolaşım bozukluğu gelişmesi, hipotansif seyretmesi ve solunum sıkıntısının artması üzerine entübe edilmiş. Kontrol kanlarında Hb 5,5 g/dl, Hct 15,8, INR 1,58 izlenmiş. Hastanın görüntülemelerinde transfontanel USG (ultrasonografi) normal, karın USG’si ise splenik hilusda 36x34x31mm boyutunda hematom ve batında yoğun internal ekolar içeren, derinliği 4 cm’ye ulaşan masif hemoperiton olarak raporlanmış. Öncelikle umblikal katater ile ilişkili komplikasyon olabileceği düşünülüp, umblikal katater çekilmiş. Hastaya bu süreçte 3 kez 15ml/kg’dan eritrosit süspansiyonu, 1 kez 10 ml/kg’dan taze donmuş plazma ve 1 kez kriopresipitat verilmiş. Transfüzyonlar sonrası Hb:18,6 g/dl’ye kadar yükseltilmiş, ancak kontrolünde tekrar 9,3 g/dl'e düşmesi üzerine hasta tarafımıza danışıldı. Hastanın destek tedavisine rağmen hemodinamisinin stabil olmaması ve fizik incelemede batın distansiyonu, gerginlik ve hassasiyetinin olması üzerine acil ameliyata alındı. Eksplorasyonda bol miktarda hemorajik mayi ve pıhtı aspire edildi. Sol üst kadranda dalak lojunda hematom izlendi. Dalak kapsülü yırtılmış ve dalak hilusunda ve superiorunda aktif, sızıntı şeklinde kanama odakları görüldü. Vasküler yapılar korunarak kanama odakları koterize edildi ve surgıcell koyularak kontrol altına alındı. Splenektomi gerekmedi. Dalak lojuna dren yerleştirilerek işlem sonlandırıldı. Postoperatif 3. günde dreni çekildi. Takibinde prematürite ile ilişkili ek problemlerinin tedavisi sonrası hasta postop 24. gününde taburcu edildi. Hastanın 5 aylık takibinde sorunu olmadı. Nörolojik gelişimi normal izlendi.
Sonuç: Spontan dalak rüptürü yenidoğanlarda yüksek mortalite ile seyreden nadir bir cerrahi acil durumdur. Yenidoğan döneminde travma öyküsü olmaksızın spontan dalak rüptürü görülebileceği akılda tutulmalıdır. Bu yenidoğanların hayatta kalabilmesi için yüksek klinik şüphe, erken tanı ve hızlı tedavi kritik öneme sahiptir. Uygun olan hastalarda dalak koruyucu cerrahi tedavinin güvenli ve tercih edilmesi gereken bir yöntem olduğunu düşünüyoruz.