Poster - 23
A 5-Year Retrospective Analysis of Patients with Primary Vesicoureteral Reflux Undergoing Open Surgery; an Assessment of 60 Patients
MN Cevizci*, SS Kara**
*Erzurum Regional Training and Research Hospital, Dept. of Pediatric Surgery
**Erzurum Regional Training and Research Hospital, Dept of Paediatric Infectious Diseases
Aim:Vesicoureteral reflux (VUR) describes the backward
flow of urine from the bladder to the ureter and/or kidney. In this study, 60
patients below 18 years of age diagnosed with primary VUR in our clinic between
2010 and 2014 and undergoing ureteroneocystotomy using various open surgery techniques
were evaluated retrospectively.
Methods: Diagnosis of VUR was based on voiding
cystourethrography (VCUG). Urinary system ultrasonography (USG) was performed
to exclude possible additional pathologies and to monitor the clinical course.
Static renal scintigraphy (DMSA) was performed to determine preoperative renal
scars and loss of function. Severity of reflux was divided into 5 degrees (1-5)
following the criteria set out by the International Reflux Study Group. Patients
were divided into 3 groups, mild (grade 1-2), moderate (grade 3) or severe
(4-5) VUR.
Results: Females constituted
71.7% of the patients (n=43). Mean age at time of diagnosis of VUR was 6.25
years and mean age at time of surgery was 6.36 years. Fifteen percent of VURs
were on the right side (n=9), 31.7% were on the left side (n=19) and 53.3% were
bilateral (n=32). Advanced grade VUR (grade 4-5) was determined in 68.3% of
patients. Loss of function was observed in 27.7% (n=16) of patients undergoing
DMSA, and scar and loss of function were determined in 46.7% (n=28). The most
common pathogen grown in preoperative urine cultures was Escherichia coli (65%). No significant difference was observed between the VUR
grades in terms of age at time of diagnosis or age at time of surgery (p=0.682
and p=0.673, respectively). No statistically significant correlation was
also determined between gender and VUR grade (p=0.859). No patient required a
second surgical procedure. At postoperative follow-up, hypertension was
observed in two patients, and these received antihypertensive therapy. Hypertension was observed over the long-term in one
patient and was controlled with antihypertensive therapy.
Conclusion:
A high level of loss of renal function and scars was determined, in parallel
with greater age at time of diagnosis of VUR and at time of surgery, in our
region.
Açık Cerrahi Uygulanan Primer Vezikoüreteral Reflü Olgularının 5 Yıllık Geriye Dönük Analizi; 60 Olgunun Değerlendirilmesi
MN Cevizci*, SS Kara**
*Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Cerrahisi Kliniği
**Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Kliniği
Amaç: Vezikoüreteral reflü (VUR),
idrarın mesaneden üreterlere ve/veya böbreğe geri kaçışını ifade eder. Bu
çalışmada kliniğimizde 2010 - 2014 tarihleri arasında primer VUR tanısı alan ve
farklı açık cerrahi yöntemler kullanılarak üreteroneosistostomi uygulanan 18
yaş altı 60 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi.
Yöntem: Hastalarda VUR
tanısı voiding sistoüretrografi (VSUG) ile konuldu. Olası ek patolojileri
ekarte etmek ve kinik seyrin takibi amacıyla hastalara üriner sistem
ultrasonografisi (USG) yapıldı. Preoperatif renal skar ve fonksiyon kaybı
belirlemek için DMSA çekildi. Reflü derecesi Uluslararası Reflü Çalışma
Grubu’nun belirlediği kriterlere göre beş (1-5) dereceye ayrıldı. Hastalar
hafif (evre 1-2), orta (evre3) ve ağır (4-5) vezikoüreteral reflü olarak 3
gruba ayrıldı.
Bulgular: Hastaların %71,7’si (n=43) kızdı.
VUR tanı yaşı ortalaması 6.25, cerrahi sırasındaki yaş ortalaması ise 6.36
olarak belirlendi. Hastalarda VUR’un %15’i (n=9) sağda, %31,7’si (n=19) solda,
%53,3’ü (n=32) bilateral olup %68.3 hasta ileri evre (evre 4-5) idi. DMSA
çekilen hastaların %26,7’sinde (n=16) fonksiyon kaybı, %46,7’sinde (n=28)
skar + fonksiyon kaybı saptandı. Preoperatif idrar kültürlerinde en sık üreyen patojen Escherichia coli (%65) idi. VUR
derecelerine göre tanı yaşları ve cerrahi sırasındaki yaşları açısından anlamlı
bir fark saptanmadı (sırasıyla, p=0,682 ve p=0,673). Hastaların
cinsiyetleri ile VUR dereceleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki saptanmadı (p=0,859). Hiçbir hastaya ikinci bir cerrahi gereksinimi
olmadı. Postoperatif takipte 2 hastada tansiyon
yüksekliği görüldü ve antihipertansif tedavi verildi. Bir hastada ise uzun
dönemde hipertansiyon saptandı, antihipertansif
tedaviyle kontrol altına alındı.
Sonuç: olarak bölgemizde VUR tanı ve cerrahi yaşı yüksek olduğundan buna paralel
olarak renal fonksiyon kaybı ve skar oranı da yüksek bulunmuştur.