PEDURO 2017 8. National Pediatric Urology Congress

View Abstract

Poster - 35

A CASE OF POSTERIOR URETHRAL VALVE WITH DELAYED DIAGNOSIS AND URETHROVENOUS INTRAVASATION

A Bıyıklı*, Y Kocabaş**, S Abidoğlu*, G Karagüzel*
*Akdeniz University School of Medicine Department of Pediatric Surgery, Antalya
**Akdeniz University School of Medicine Department of Urology, Antalya

Background/Aim: Posterior urethral valve is a congenital anomaly usually diagnosed in

neonatal or infantile period. Today, the cases of posterior urethral valve with delayed

diagnosed and complicated with hematuria are rarely seen. Herein, it is aimed to present a

case of posterior urethral valve diagnosed in an adolescent who had hematuria as his main

complaint.

Case: 16-year- old male patient was admitted to our emergency department 1 year ago with

complaints of straining, urinary incontinence and bloody urination. Urine analysis revealed

leukocyteuria and hematuria. Urinary ultrasound showed mild dilation in both collecting

systems. Because the patient was hypertensive, he was hospitalized in pediatric nephrology

ward. After his arterial blood pressure was controlled, he discharged in order to come

follow-up examinations outpatiently. During follow up, degree of hydronephrosis increased

(left and right-sided renal pelvis AP diameters were 9 and 20 mm, respectively) and bladder

wall became thickened and trabeculated). Retrograde urethography showed no passage of

contrast medium into bladder with urethrovenous intravasation at level of posterior urethra.

During cystoscopy, type 3 posterior urethral valve causing severe obstruction was detected

and the valve was resected by uretrotome. At control cystoscopy on postoperative day 30,

some residual leaflets not leading to obstruction were seen and resected. Post-operative

ultrasound examination of the patient revealed that both sides of the renal pelvis AP

diameters were normal, and the bladder wall thickness was 7 mm. Polyclinic follow-up of the

patient whose complaints related to hematuria and urination have been decreased

continues.

Conclusion: It should be kept in mind that posterior urethral valve may be considered in the

differential diagnosis of adolescents with lower urinary tract symptoms associated with

hematuria. In such cases, the mechanism of hematuria may be related to urethrovenous

intravasation.

GEÇ TANI KONULAN VE ÜRETOVENÖZ İNTRAVAZASYON SAPTANAN BİR POSTERİOR ÜRETRAL VALF OLGUSU

A Bıyıklı*, Y Kocabaş**, S Abidoğlu*, G Karagüzel*
*Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Antalya
**Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı, Antalya

Önbilgi/Amaç: Posterior üretral valf genellikle yenidoğan veya süt çocukluğu döneminde tanı

konulan doğumsal bir anomalidir. Günümüzde geç tanı konulan ve hematüri ile komplike

olan olgular nadiren görülmektedir. Burada, ergenlik döneminde tanı konulan ve hematüri

yakınmasının ön planda olduğu bir posterior üretral valf olgusunun sunulması amaçlanmıştır.

Olgu: On altı yaşındaki erkek hasta 1 yıl önce idrar yapmada zorlanma, idrar kaçırma ve kanlı

idrar yapma yakınmalarıyla hastanemiz çocuk acil servisine başvurdu. İdrar tetkikinde

hematürü ve lökositüri saptandı. Üriner sistem ultrasonografisinde her iki taraf toplayıcı

sistemde hafif dilatasyon görüldü. Bulgulara hipertansiyonun eşlik etmesi nedeniyle pediatrik

nefroloji kliniğine yatırıldı ve tansiyonu kontrol altına alındıktan sonra ayaktan izlem

önerilerek taburcu edildi. İzlemde yapılan ultrasonografi kontrollerinde hidronefroz derecesi

artış gösterdi (sol böbrek renal pelvis AP çapı 9 mm, sağ böbrek renal pelvis AP çapı 20 mm)

ve mesane duvarnda kalınlaşma ve trabekülasyon artışı saptandı. Retrograt üretrografide

mesaneye geçiş izlenmemiş olup opak maddenin posterior üretra seviyesine kadar ilerlediği

ve buradan venöz sisteme geçtiği görülmüş. Sistoskopide lümeni ciddi derecede daraltan tip

3 posterior üretral valf saptandı ve üretrotom ile insize dildi. Postoperatif 1. ayda yapılan

kontrol sistoskopisinde aynı bölgede parsiyel obstrüksiyona yol açan valf kalıntıları görüldü

ve bunlar yeniden rezeke edildi. Hastanın postoperatif son ultrasonografisinde her iki taraf

renal pelvis AP çapları doğal, mesane duvar kalınlığı 7 mm ölçülmüştür. Hematürisi geçmiş ve

idrar yapmayla ilgili yakınmaları gerilemiş olan hastanın poliklinik izlemi devam etmektedir.

Sonuç: Hematürinin eşlik ettiği alt üriner sistem semptomları ile başvuran ergenlerde ayırıcı

tanıda posterior üretral valf olabileceği de akılda bulundurulmalıdır. Bu olgularda

hematürinin mekanizması üretrovenöz intravazasyon ile ilişkili olabilir.

Close